ÜRGÜPLÜ REFİK BAŞARAN
  Hayatı
 
 
Ürgüplü Refik Başaran
Bayram Bilge Tokel
Mahalli sanatçıların isimlerinin doğup büyüdükleri yörenin adıyla anılması, Muzaffer Sarısözen'in yaygınlaştırdığı güzel ve anlamlı bir gelenek olarak yıllardır süregelir. Burada amaç, sanatçının nereli olduğunun belirtilmesinden çok, sanatındaki en belirgin ve ağırlıklı unsur olan mahalli üslup ve tavra vurgu yapmaktır. İşte Ürgüplü Refik Başaran da bunlardan biri ve ülke genelinde isim yapmış mahalli sanatçılar kuşağının yaşadığı dönem itibariyle en önde gelenlerindendir.

Mahalli sanatçı olarak oldukça geniş bir repertuvara sahip olan; sevdiği, ruhuna yakın bulduğu, yüreğinde hissettiği komşu yörelerin türkülerini de içtenikle okuyan Başaran, okuduğu her esere kendine has bir kimlik ve üslup kazandırır. Tabii bu her zaman başarılı bir yeni yorum olmayıp, bazan yörenin karakteristik özelliklerinin uzağında bir icra da olabilir. Fakat Refik Başaran'ın sazından ve sesinden dökülen her nağme, her türkü 0'nun o renkli ve oldukça zengin mahalli üslubunun silinmez izlerini taşıyan bir eser olarak karşımıza çıkar.

Ürgüp, Nevşehir yöresinin en eski ve en köklü yerleşim yerlerinden biri olarak, oldukça zengin mahalli müzik birikimine ve bu müziği başarıyla yorumlayan yöresel sanatçılara sahip dikkat çekici bir yerdir. Daha çok mahalli şöhrete sahip bu isimlerden bazıları şunlar: Nevşehirli Cafer, Avanoslu Selahattin, Ürgüplü Fadime, Ürgüplü Şevket Uçar, Nevşehirli Şerif Çopur, Ürgüplü Kamil, Nevşehirli Mıstık Maviş, Ürgüplü Ali, Ürgüplü Âşık Mehmet ve Nevşehirli Misali...

Damsalı Refik...

Yeni adı Taşkınpaşa olan Ürgüp'ün Damsa köyünde doğan Refik Başaran, Mustafa Çavuş ve Emine Hatun'un üç çocuğundan biri olarak 1907 yılında dünyaya gelir (kardeşleri Fettah ve Hava Ana). 1924'de aynı köyden Fadime Hanım'la yaptığı evlilikten Emine (1930-1981) ve Hikmet (1934- ) adlı iki çocukları olur. Saza ilk başladığı 1920'li yıllarda Türkiye'de saz çalıp türkü söylemek, hele bunu "amme hizmetine âmâde" kılmak pek hoş karşılanmaz. Fakat henüz on iki yaşında olan ve yeteneği herkesçe bilinen Refik'e sazı Kırşehir'den bizzat ağabeyi Fettah alır gelir. Refik alır sazı eline, fakat öğretecek bir usta gerek... Çünkü gelenek böyledir: Her usta, başlangıçta bir başka ustanın çırağı olmuştur. Ayrıca usta, sadece çalıp söylemeyi değil, hatta bundan da önce yol/yordam, edeb/erkân öğretir ki asıl önemli olan da budur.

Derken bir gün kaptığı gibi sazı, düşer gurbetin yoluna. Gurbet ise Damsa'ya 20 km. uzaklıkta Kayseri'nin Yeşilhisar ilçesine bağlı şirin bir köy, Kavak köyü! Kavaklı Topal Hasan ise Kayseri, Nevşehir, Konya, Aksaray ve Niğde türkülerini çalıp söylemesiyle ünlü, yörenin itibarlı mahalli sanatçılarından biridir. Öyle herkesi yanına çırak almaz fakat Refik'deki yeteneği farkedince, "Tamam, der. Haftada bir gün geleceksin, ders başına bir sarı liranı alırım..." Ve başlar meşke...
Ben gidersem ıssız kalsın bu yurtlar Ben garibim iflah etmez bu dertler Alır top kâküllü nice yiğitler Ah çekip de karaları bağlama...

İlk Popüler Türkücü

Refik Başaran; bağlamanın, türkünün, bu türküleri yakan ve çalıp söyleyenlerin fazla bir kıymeti harbiyesinin olmadığı zamanlarda ortaya çıkmış bir sanatçıdır. Türküler, şehrin, şehirlinin ve yönetenlerin gözünde; yönetilenlerin, yani halkın basit duygu ve düşüncelerini anlattıkları ilkel nağmelerdir o yıllarda. işte Refik Başaran, halkın sesini ve müziğini taş plaklar aracılığı ile ülke geneline yayan ilk mahalli sanatçı kuşağına mensup sanatçılardan biridir. Onun için aynı zamanda bir geçiş dönemi, şarkıdan türküye geçiş döneminin bir sanatçısı demek de mümkün. Hele 1930'lu yılların batı müziği ağırlıklı resmi kültür politikalarının yarattığı bungun havalarda bir bakıma halkın gönlünü hem ışıtmış, hem de ısıtmıştır. Duygulu, yumuşak, içli ve gerçek anlamda taş plak piyasasının en çok tüketilen sanatçılarından birisi haline gelir.

0, bağlamayı ve türküyü geniş kitlelere ulaştıran önemli bir kültür taşıyıcısıdır aynı zamanda. Ve Orta Anadolu Yörük/Türkmen kültürünün en karakteristik ifadesi olan geleneksel türkü formunun usta bir icracısıdır. Bunu günümüzün ölçüleriyle oldukça ilkel bulabileceğimiz genellikle üç tek telli, küçük tekneli, perde ölçüleri hatalı sazı ile gerçekleştirir. Refik Başaran hem sazda ustalığını göstermek, hem de âmiyane tabirle "sükse" yapmak için sazı perdesiz çaldığı da olmuştur. Onun için saz türkülere eşlik etmek, daha iyi türkü okumaya yardımcı olmak için vardır. Aslolan kendi sesidir ve sesini büyük bir başarıyla kullanır.

Bozlak, halay, deyiş ve oyun havası repertuvarının oldukça önemli bir bölümünü bağrında yaşatan Orta Anadolu halk müziği kültürünün ilk ve en değerli halkalarından biridir Refik Başaran. Bütün perdelerde rengini ve tınısını muhafaza eden duygulu sesiyle türküleri adeta dantela gibi işler. Kendine has gırtlak nağmeleri ile iç içe geçmiş triller, Refik Başaran tavrının en belirgin yönünü oluşturur. Onu dinlerken hiç köşeli ve keskin bir ses duyamayız; köşeleri, sivrilikleri yuvarlaklaştırılmış, yumuşak geçgilerle süslenmiş ve adeta birbirine ulanmış nağmeler selidir gönlümüze ve kulağımıza dolan...

Orta Anadolu ağzının özellikle Ürgüp civarında kullanılan şeklini türkülerinde o kadar doğal ve spontane kullanır ki, Refik Başaran türkülerinin sözleri, ağız araştırmaları için de oldukça orijinal metinlerdir. Buna Orta Anadolu ağzının en karakteristik şekli de denilebilir. 18. yy'da şehrin yeniden kuruluşu sırasında Nevşehir ve yöresine göçebe Yörük ve Türkmen oymaklarından bir çoğunun yerleştirilmiş olması, bölgeye ağız yapısı bakımından Orta ve Güney Anadolu ağızlarını en iyi temsil eden ve zengin özellikler taşıyan bir nitelik kazandırmıştır.

 
  Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol